Warning: Undefined array key "HTTP_ACCEPT_LANGUAGE" in /var/www/vhosts/bilgigunlugum.net/httpdocs/index.php on line 43
Temel analiz

Unreal Engine Oyun Programlama sayfalarımız yayında...

Ana sayfa > Borsa > Temel analiz > Enflasyon ortamında değerleme

Enflasyon ortamında değerleme

Yıllık enflasyonun yüksek bir seviyede olduğu bir ekonomide, şirketlerin finansal tablolarını analiz etmek, normal koşullardaki gibi Fiyat/Kazanç (F/K) oranı ve bilançonun temel kalemleri üzerinden yapmak oldukça zor bir yöntemdir. Nominal değerler hızla değiştiği için, yatırım kararlarında reel değerlere ve enflasyonun etkisine odaklanmak kritik önem taşır.

Şirketlerin finansal tablolarını değerlendirmek, normal koşullara göre çok daha karmaşık hale gelir. Çünkü, paranın satın alma gücü hızla değiştiği için, mali tabloların içerdiği nominal değerler (parasal tutarlar) gerçek durumu yansıtmaz. Bu durumda, finansal tabloların daha doğru bir şekilde analiz edilebilmesi için bazı özel yöntemler uygulanır.

Enflasyon muhasebesi ve yeniden değerleme

Bu yöntemlerin temel amacı, nominal değerleri güncel satın alma gücüne göre yeniden düzenlemektir. En sık kullanılan yöntemler şunlardır:

  • Parasal olmayan kalemlerin yeniden değerlenmesi: Enflasyondan en çok etkilenen kalemler, nakit, alacaklar ve borçlar gibi parasal olmayan kalemlerdir. Bu kalemlerin değerleri enflasyonist ortamda düşer. Şirketler, bu kalemlerin değerini, enflasyon oranına göre yeniden düzenleyerek gerçek değerlerini ortaya koyar. Örneğin, bir makinenin 2 yıl önceki değeri ile bugünkü değeri aynı değildir. Enflasyon muhasebesi, bu makinenin bugünkü gerçek değerini yansıtır.
  • Öz Sermayenin Korunması: Enflasyonist bir ortamda şirketin öz sermayesi nominal olarak artıyor gibi görünse de, reel olarak eriyor olabilir. Enflasyon muhasebesi, öz sermayenin gerçek değerini korumayı amaçlar.
  • Enflasyon Düzeltmesi: Bu, özellikle Türkiye gibi yüksek enflasyon yaşayan ülkelerde yasal olarak zorunlu hale gelebilen bir uygulamadır. Tüm bilanço kalemleri, belirli bir endeks (örneğin, Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi - Yİ-ÜFE) kullanılarak enflasyon oranına göre düzeltilir. Bu sayede, finansal tabloların farklı dönemleri arasında karşılaştırılabilirlik sağlanır ve şirketin gerçek kârlılığı, borçluluk durumu ve varlık yapısı daha net görülür.

Duran ve dönen varlıkların değerlendirilmesi

Yüksek enflasyonda varlıkların değerleri hızla değişir ve bu durum, bilançonun okunmasını zorlaştırır.

Dönen varlıklar

Nakit, alacaklar ve stoklar gibi dönen varlıklar, enflasyonun etkisine en açık kalemlerdir.

  • Nakit: Enflasyonist ortamda en değersiz varlık nakittir. Hızla erir ve satın alma gücünü kaybeder. Şirketlerin fazla nakit tutması genellikle verimsizlik olarak yorumlanır.
  • Ticari alacaklar: Vadesi uzun olan ticari alacaklar da enflasyona karşı savunmasızdır. Şirket, sattığı ürünün bedelini enflasyonla erimiş bir değerden tahsil eder. Bu nedenle, şirketlerin tahsilat sürelerini kısaltması veya alacaklarını enflasyona endekslemesi hayati önem taşır.
  • Stoklar: Enflasyonist ortamda stoklar, değerini koruyan hatta değeri artan bir varlık haline gelebilir. Hızla artan maliyetler nedeniyle, şirketler stokları bir nevi "enflasyondan korunma aracı" olarak kullanabilir. Ancak, eski maliyetlerle değerlenen stokların satışı, gelir tablosunda yapay bir kâr yaratabilir.

Duran Varlıklar

Fabrika, makine ve arsa gibi duran varlıklar, nominal değerleri üzerinden muhasebeleştirildiği için, bilanço değerleri gerçek değerlerinin çok altında kalır.

  • Yeniden değerleme: Şirketler, duran varlıklarını enflasyon muhasebesi çerçevesinde yeniden değerlemedikçe, bilançodaki duran varlık kalemi şirketin sahip olduğu gerçek değeri yansıtmaz. Örneğin, 10 yıl önce 1 milyon TL'ye alınan bir arsanın bugünkü değeri, bilançoda hâlâ 1 milyon TL olarak görünebilirken, gerçek piyasa değeri 50 katına çıkmış olabilir. Yatırımcıların bu farkı dikkate alması gerekir.
  • Amortisman: Duran varlıkların amortisman giderleri de nominal değerler üzerinden hesaplandığı için, bu giderler reel olarak düşüktür ve şirket kârını yapay olarak artırır.

Yükümlülüklerin değerlendirilmesi

Enflasyon, şirketlerin borç yükümlülüklerini farklı şekillerde etkiler.

Kısa vadeli yükümlülükler

Tedarikçilere olan borçlar gibi kısa vadeli yükümlülükler de enflasyonun etkisiyle reel olarak azalır. Şirketler, borçlarını eriyen parayla öderler. Bu durum, kısa vadeli yükümlülüklerin yönetimini daha esnek hale getirir ancak tedarikçi ilişkilerini olumsuz etkileyebilir.

Uzun vadeli yükümlülükler

Yüksek enflasyon, sabit faizli uzun vadeli borçları olan şirketler için avantaj sağlar. Örneğin, bir şirket %20 faizle uzun vadeli borçlanmışsa ve enflasyon %50 ise, reel faiz oranı negatif olur. Şirket, aslında borcunu enflasyonun erittiği parayla öder. Bu durum, borçlu şirketlerin kârlılığını ve finansal sağlığını olumlu yönde etkiler.

Gelir tablosu analizinde farklılıklar

Yüksek enflasyon, gelir tablosu kalemlerinin de yanlış yorumlanmasına neden olabilir:

  • Net satışlar ve satışların maliyeti: Gelir tablosundaki satış gelirleri ve satışların maliyeti, yıl içinde farklı zamanlarda gerçekleşen işlemlerden oluştuğu için güncel değerlerini yansıtmayabilir. Enflasyon muhasebesi uygulandığında, satışlar ve maliyetler güncel değerlerine göre ayarlanarak brüt kârlılık daha doğru hesaplanır.
  • Amortisman giderleri: Varlıklar nominal değerleri üzerinden amortize edildiği için, enflasyonla birlikte bu giderler reel olarak azalır. Bu durum, şirketin kârlılığını olduğundan yüksek gösterir. Enflasyon muhasebesiyle, varlıklar güncel değerleri üzerinden amortize edilerek amortisman gideri de doğru bir şekilde yansıtılır.
  • Finansman giderleri: Şirketlerin borçlanma maliyetleri (faiz giderleri) nominal olarak yüksek görünse de, enflasyonun faiz oranından daha yüksek olduğu durumlarda reel faiz negatif olabilir. Bu durum, borçluluk yükünün gerçekte sanıldığı kadar ağır olmadığını gösterir.

Nakit akış tablosu ve yönetimi

Nakit akış tabloları, enflasyonun etkisini daha doğrudan gösterdiği için oldukça önemlidir.

  • Faaliyetlerden nakit akışı: Faaliyetlerden elde edilen nakit akışları, enflasyondan etkilenmez çünkü nakit, nominal değerini korur. Ancak, nakit akışlarının değerlendirilmesinde, gelecekteki satın alma gücü kaybı dikkate alınmalıdır.
  • İşletme sermayesi yönetimi: Enflasyonist ortamda, alacakların tahsil süresi uzarsa şirketin nakit akışı olumsuz etkilenir. Stokların değerinin korunması da kritik hale gelir. Şirketler, stokları hızlıca eritmek veya stok maliyetlerini en aza indirmek için proaktif bir şekilde yönetmek zorundadır.

Yüksek enflasyonda değerlendirme yaparken dikkat edilmesi gerekenler

  • Enflasyon düzeltmesinin etkisi: Analiz yaparken, şirketin enflasyon düzeltmesi uygulayıp uygulamadığını ve bu düzeltmenin kârlılık, öz sermaye ve diğer kalemler üzerindeki etkisini anlamak hayati önem taşır.
  • Reel değerlere odaklanma: Nominal kâr rakamları yerine, düzeltilmiş ve reel kâr marjlarına odaklanmak gerekir.
  • Öz sermaye değerinin korunması: Şirketin öz sermayesini enflasyona karşı ne kadar koruduğunu anlamak için öz sermaye hareket tablosu yakından incelenmelidir.
  • Karşılaştırmalı analiz: Enflasyon nedeniyle, geçmiş yılların verileriyle doğrudan karşılaştırma yapmak yanıltıcı olabilir. Enflasyondan arındırılmış, aynı baz yıla göre düzeltilmiş verilerle karşılaştırma yapmak daha sağlıklı sonuçlar verir.

Bu yöntemler, yüksek enflasyonlu bir ortamda şirketlerin finansal sağlığını daha doğru bir şekilde değerlendirmeye yardımcı olur. Ancak, enflasyonun doğası gereği bu değerlendirmeler her zaman belirli bir belirsizlik içerecektir.

Enflasyon ortamında finansal değerler

Yıllık enflasyonun yüksek olduğu bir ortamda, bir şirketin finansal performansını doğru analiz etmek için satış gelirleri, brüt kar, net faaliyet kârı, net kâr ve FAVÖK gibi temel kalemleri birlikte ve dikkatli bir şekilde değerlendirmek büyük önem taşır. Bu metriklerin her biri, enflasyonun farklı aşamalardaki etkisini gözler önüne serer ve bir şirketin finansal durumu hakkında daha geniş bir bakış sağlar.

1. Satış gelirleri

Enflasyonist bir ortamda ilk bakılması gereken yer, şirketin satış gelirleridir. Nominal olarak artan satışlar yanıltıcı olabilir; asıl önemli olan, satış büyümesinin enflasyon oranını aşıp aşmadığıdır. Eğer satış gelirlerindeki artış enflasyonun altında kalıyorsa, şirket reel olarak küçülüyor demektir.

2. Brüt kâr

Bir sonraki adım ise brüt kâra bakmaktır. Brüt kar, satış gelirlerinden satılan malların maliyetinin (SMM) çıkarılmasıyla elde edilir. Yüksek enflasyon, hammadde ve üretim maliyetlerini hızla artırdığı için, şirketler bu maliyetleri fiyatlarına yeterince yansıtamadığında brüt kar marjları erir. Satış gelirlerindeki nominal artışa rağmen brüt kar marjının düşmesi, şirketin fiyatlandırma gücünün zayıf olduğunu ve artan maliyet baskısı altında olduğunu gösterir.

3. Net faaliyet kârı

Brüt kardan sonra, şirketin operasyonel verimliliğini gösteren net faaliyet kârına bakmak gerekir. Bu kalem, brüt kardan genel yönetim, pazarlama ve araştırma-geliştirme gibi faaliyet giderlerinin çıkarılmasıyla elde edilir. Enflasyon sadece üretim maliyetlerini değil, tüm operasyonel giderleri de artırır. Şirket, bu artışları kontrol altında tutamıyorsa, brüt kar marjı yüksek olsa bile net faaliyet kârı düşebilir.

4. FAVÖK

Bu noktada FAVÖK (Faiz, Amortisman ve Vergi Öncesi Kar) devreye girer. FAVÖK, şirketin operasyonel performansını finansman ve amortisman gibi nakit akışı yaratmayan giderlerden arındırarak daha saf bir şekilde gösterir. Yüksek enflasyon, borç faizlerini de yükseltebilir. Bu nedenle, FAVÖK'e bakmak, faiz giderlerinin operasyonel performansı ne kadar etkilediğini anlamak için önemlidir. Şirketin FAVÖK'ü reel olarak büyüyorsa, operasyonel olarak sağlam bir temel üzerinde olduğunu söyleyebiliriz.

5. Net Kâr

Son olarak, net kâr, bir şirketin tüm gelir ve gider kalemlerinin (faiz, vergi, amortisman vb.) hesaba katılmasıyla ulaşılan en alt satırdır. Enflasyonist ortamda net kâr rakamları en yanıltıcı olanlardan biridir. Örneğin, şirket varlıklarını düşük maliyetle satın almışsa, enflasyon etkisiyle bu varlıkların değeri nominal olarak artar ve bu durum kağıt üzerinde yüksek karlar yaratabilir. Ancak, bu karın büyük bir kısmı nakit akışı sağlamaz ve yeniden yatırım için yetersiz kalabilir. Dahası, yüksek enflasyon ortamında borçlanan şirketlerin ödeyeceği faiz giderleri de artacağı için, net kâr rakamı operasyonel kardan daha hızlı düşebilir.

Değerlendirme özeti

  • Yüksek enflasyon, bir şirketin finansallarını adeta bir süzgeçten geçirir. Bu süzgecin her kademesi, şirketin farklı bir zayıflığını ya da gücünü ortaya koyar.
  • Brüt kar marjı, şirketin fiyatlama gücünü ve artan maliyetlerle nasıl başa çıktığını gösterir.
  • Net faaliyet kârı, şirketin operasyonel giderlerini ne kadar iyi yönettiğini ortaya koyar.
  • FAVÖK, finansman giderlerinin etkisinden bağımsız, operasyonel nakit yaratma potansiyelini anlamamızı sağlar.
  • Net kâr ise tüm bu etkilerin nihai sonucunu yansıtır, ancak enflasyonun yarattığı kağıt üzerindeki karlar nedeniyle en dikkatli incelenmesi gereken kalemdir.

Bu kalemleri bir arada değerlendirmek, bir şirketin yalnızca nominal olarak büyüyüp büyümediğini değil, aynı zamanda bu büyümenin sürdürülebilir, sağlıklı ve reel olup olmadığını anlamamızı sağlar. Bir şirketin finansal sağlığını değerlendirirken bu kalemlerin her birindeki eğilimleri, enflasyon oranları ile karşılaştırarak analiz etmek, yatırımcılar ve analistler için hayati öneme sahiptir.

Enflasyon ortamında satış gelirlerinin değerlendirilmesi

Yıllık enflasyon oranının yüksek olduğu bir ülkede, şirketlerin gelir tablosunda yer alan satış gelirleri kaleminin doğru bir şekilde analiz edilmesi kritik öneme sahiptir. Bu yüksek enflasyon, şirketlerin finansal verilerini yanıltıcı hale getirebilir. İşte bu kalemin neden dikkatle incelenmesi gerektiğine dair bazı önemli noktalar:

1. Reel büyümenin tespiti

Enflasyon, nominal satış gelirlerini şişirir. Bir şirketin satışları bir önceki yıla göre %40 artmış gibi görünebilir, ancak enflasyon %50 ise, bu aslında reel olarak bir küçülme olduğu anlamına gelir. Bu durumda şirket, artan maliyetlerini fiyatlara yeterince yansıtamamış ya da pazar payını kaybetmiş olabilir. Bu nedenle, satış gelirlerini enflasyondan arındırarak reel satış büyümesini hesaplamak, şirketin gerçek performansını anlamak için kritik öneme sahiptir.

2. Fiyatlandırma gücünün ölçülmesi

Yüksek enflasyon, şirketlerin maliyetlerinin (hammadde, işçilik vb.) hızla artmasına neden olur. Bu artan maliyetleri ürün veya hizmet fiyatlarına yansıtabilen şirketler, karlılıklarını koruyabilir. Satış gelirlerinin, maliyet artışlarından daha yüksek bir oranda artması, şirketin fiyatlandırma gücüne sahip olduğunu gösterir. Aksine, satış gelirleri artışı enflasyonun altında kalıyorsa, bu şirketin fiyatlandırma gücünün zayıf olduğunu ve potansiyel olarak gelecekte kar marjlarının eriyeceğini işaret eder.

3. Sürdürülebilir karlılığın değerlendirilmesi

Yüksek enflasyon, kağıt üzerinde kar gibi görünen sonuçların aslında birer yanılsama olmasına yol açabilir. Satış gelirlerindeki nominal artışlar, maliyet artışlarını ve operasyonel giderleri tam olarak karşılayamadığında, şirketin brüt kar marjı ve net kar marjı düşebilir. Bu da şirketin finansal sağlığı ve gelecekteki büyüme potansiyeli hakkında ciddi endişeler doğurur. Dolayısıyla, satış gelirleri kalemini diğer maliyet kalemleriyle birlikte, enflasyonun etkisini göz önünde bulundurarak değerlendirmek, karlılığın sürdürülebilir olup olmadığını ortaya çıkarır.

Değerlendirmede dikkat edilmeli gereken konular

  • Enflasyondan arındırılmış veriler: Şirketin nominal satış gelirlerini değerlendirirken, o dönemin enflasyon oranını mutlaka göz önünde bulundurun. Satış büyümesini enflasyonun üzerinde bir oranda gerçekleştiren şirketleri ayırt edin.
  • Hacim büyümesi: Satış gelirlerindeki artışın, fiyat artışlarından mı yoksa satılan ürün/hizmet hacmindeki artıştan mı kaynaklandığını anlamaya çalışın. Gerçek ve sağlıklı büyüme, hacim artışıyla desteklenen büyümedir.
  • Sektör ortalaması: Şirketin performansını, yüksek enflasyon ortamında benzer sektörlerde faaliyet gösteren diğer şirketlerin performansıyla karşılaştırın. Bu, şirketin sektörüne göreceli olarak ne kadar başarılı olduğunu gösterir.

Kısacası, yüksek enflasyonun olduğu bir ekonomide, satış gelirlerine salt nominal değerler üzerinden bakmak yanıltıcıdır. Gerçek resmi görebilmek için enflasyonun etkisini dikkate alarak reel performansı ve fiyatlandırma gücünü analiz etmek gerekir.

Fiyat/Kazanç (F/K) oranı ve yatırım kararı

Normal şartlarda bir şirketin hisse senedinin değerini belirlemede en yaygın kullanılan oranlardan biri F/K oranıdır. Ancak yüksek enflasyonda, bu oran yanıltıcı olabilir.

  • Yüksek F/K'nın anlamı: Enflasyonist ortamda F/K oranları, genellikle kârlılık rakamlarının yapay olarak şişirilmesi nedeniyle olduğundan düşük görünebilir. Bu durum, yatırımcıları yanıltıcı bir şekilde hissenin "ucuz" olduğu düşüncesine sevk edebilir.
  • Gizli kârlılık: Aslında yüksek enflasyon, şirketlerin gerçekte sahip olduğu kârlılığı ve değerleri gizler. Örneğin, duran varlıklarını yeniden değerlememiş bir şirketin kârı düşük görünebilir. Ama şirket aktiflerinin gerçek değeri, F/K oranının hesaplandığı kârlılığın çok üzerindedir.
  • Değerlemede düzeltmeler: Yatırım kararı alırken, F/K oranı gibi çarpanlara doğrudan güvenmek yerine, enflasyon muhasebesi uygulanmış, düzeltilmiş mali tablolara bakmak daha sağlıklı sonuçlar verir. Analistler, şirketlerin varlıklarını, özellikle de gayrimenkullerini güncel piyasa değerleri üzerinden yeniden değerlendirerek düzeltilmiş F/K oranları hesaplayabilir.
  • Alternatif metrikler: Bu ortamda, şirketlerin nakit akışları, borçluluk seviyeleri ve varlık yapısının sağlamlığı gibi finansal sağlık göstergeleri, F/K oranından daha önemli hale gelir.

Yüksek enflasyon, finansal analizde sadece nominal değerlere bakmanın ne kadar yanıltıcı olabileceğini gösterir. Bu nedenle, yatırım kararı alırken, şirketin gerçek ve enflasyondan arındırılmış değerini anlamak için bilançonun ve gelir tablosunun tüm kalemlerini dikkatlice incelemek gerekir.